15 Ağustos 2020 Cumartesi

8 yıl geçmiş piuuuuu :)

    Yani şimdi ne denir nasıl anlatılır bilmiyorum ama bi blog yazalım dedik zamanında iki yazı yazıp 8 yıl hiç bişey yazmamışım, şimdi tekrar aynı gazla aynı istekle bi yazma isteği gelmişken tekrar boş geçmeyip bişeyler yazmak istedim tekrar umarım sürdürebilirim :)

    Diğer iki yazım okunur mu kim okur acaba diye çok düşünmüştüm ama baktım ki ikisi de 40 küsür kişi tarafından okunmuş çok enteresan :) Demek ki birilerinin dikkatini çekmiş dikkate değer bulmuş ve okumuşlar. Efendim bu yazımda 8 yıldır ne yaptığım ne işle uğraştığım neden bu kadar zamandır yazmadığımla ilgili hiçbirşeyden bahsetmeyeceğim :) Bugünkü yazımda dededen gelen genetik motosiklet hastalığımdan sizlere bahsetmek istiyorum biraz ama onunla da ilgilenen var ilgilenmeyen var o şekilde bi yazı yazıp insanları sıkmakta istemiyorum açıkçası, o yüzden size bu yazımda samimiyet denen olgudan bahsetmek istiyorum biraz.

    Samimiyet çok yönlü, alt seviyesi ve üst seviyesi olan bir durum bence, çok samimi olursun cıvık derler hiç samimi olmazsın şuna bak götü kalkmış derler o yüzden bunun balansını tutturup ayarlamak çok zordur, o yüzden size tavsiyem samimiyetin seviyesi size kalsın ama egolarınızın esiri olmayın bu yeterli bence bu ego manyağı insanlar zaten alt seviye samimilerle kanka hep ben hep ben geri kalan çokta tın kafasını yaşayan insanlar o kadar da şeetmeseler iyi olur aslında ama ne yazık ki ego manyağı insanlar etrafımızda haddinden fazla var, herkeste ego vardır muhakkak ama ya arkadaş dünyayı sen mi yarattın herşeyi bi tek sen mi biliyorsun az dur hele yahu, biraz empati kur bi karşındakine bak bu adam ne durumdadır nedir ne değildir az buçuk sorgula yargıla noluyoruz allasen. 

    Birde çok samimi olup samimiyetine güvendiğiniz ve arkanızdan kuyunuzu kazıp dedikodunuzu yapıp sizi yerin dibine sokan insanlar var ki aman aman dağlara taşlara bunlar tamamen kuzu postuna bürünmüş kurtlardır ve en tehlikelileri de bunlardır, bunlar çeşitli yaşlarda ve çeşitli cinsiyetlerde karşınıza çıkabilirler aman dikkat dostlar, şöyle ki çok samimi olduğunuz bir tanıdığınız yakınınız vardır ve sizden atıyorum en az 20-25 yaş büyüktür ulen dersiniz ki buna ben anlatayım paylaşayım herşeyimi dersiniz nolucak bundan bu artık ununu elemiş eleğini asmıştır dersiniz ama ahhh ah hiç o işler öyle değil yaşı ilerlemiş aşırı samimiler monoton hayatlarından sıkılmış dedikodu yapacak bir laf bir söylenti için sizin ağzınızın içine bakarlar ne koparabilirim diye o yüzden aman diyim bu hataya da düşmeyin.

    Ve yine son olarak bu samimiyetli egolu karışık konulu yazımı minik bir tavsiye yada öneriyle sonlandırmak istiyorum dostlar. Güvenirseniz bi ananıza, gardaşınıza, bide severek evlendiyseniz karınıza güvenin bunlar hepsi ana ve ana adayı çünkü analardan zarar gelmez dostlar, bunlar çünkü doğurup büyütüyorlar besliyorlar paylaşıyorlar herşeylerini bunlardan zarar gelmez :)


Saygılar

15.08.20

    

          


22 Mayıs 2012 Salı

Diren emekli

Emekliliğe Direnenler

                 Bu yazımda konu başlığında belirttiğim üzere emekliliğe direnenlerden bahsetmek istiyorum, bunlar genellikle kamuda ya da özel sektörde ve işe başladığı günden bugüne kadar kendisine söylenen tek işi yaparak yarı ömrünü bu şekilde geçiren kişilerdir, bu kişiler ki hey gidi hey nasıl da değişik kişilerdir, çoğunun ortak özelliği pantalonlarına kemer takmak ve kemerede cep telefonları kılıflarını tutturmaktır ve bu kişiler ki öyle böyle değil baya bi göbeklice kişilerdir ve yaptıkları iş itibariyle robotlaşmış kişiler olduklarından herşeyi ısrarla yıllardır ilk öğretildiği gibi yaparlar ve teknolojiye genellikle uzak dururlar ve yeni bişey öğrenmektense ben bunu böyle bilirim böyle yaparımcılardır genellikle, ben bunları biraz böyle detaylı yazıyorum sizde tahmin etmişsinizdir ki benim de şu anki çalıştığım yerde bu tip kişilerden mevcut bulunmakta ve bende o yüzden bu yazımı elimde ve gözümün dibinde örnek olduğundan gayet rahat bi şekilde yazabilmekteyim.

                Genel özelliklerinden bahsedecek olursak emeklilikleri kesin gelmiştir ama bissürü yıllardır çalıştıkları için maaşlar öyle böyle değil modundadır ve parada ohhh sıcak sıcak gelmeye devam ettiği için zerre de artık çekileyim işsiz bissürü genç var onlara yer açılsın diye zerre düşünmezler düşündükleri tek şey varsa sahibi oldukları ev ve araba harici aldıkları 2. ev bittiğinde yazlığa ayıracakları paradır, bunlar bide öyle değişik bi kişilerdir ki yanlarına şu iş nasıl diye gidildiğinde cevap vermezler ve umursamaz tavırlarla, öğrenirsin sende acele etme o kadar diyerek seni çeviren ve bi soru sorduğunda kötü şakalar yapan kişilerdir, sende o şakadan sonra nabacağını bilemezsin ama bazısı vardır ki ( ben bazısı oluyorum burada) sayın direnişçiden gelen lafı aynı süratle karşılayıp çıktığı yere son sürat geri sokar ki bu direnişçilerin hakettikleri de budur kanaatindeyim. 

              Yazımın ilk iki paragrafında bu kişiler hakkında attım tuttum şimdi sıra geldi aslında şöyle mi acaba kısmına, şimdi efendim bu kısımda şöyle oluyor, nabıyoruz hmmmm diyoruz evet direnişçimiz tam gaz direnmeye devam ediyor hala çalışıyor ama belki de çok ihtiyacı vardır da şöyledir de böyledir kısmına ama yinede bu tezi çürütüyoruz ve diyoruz ki sayın direnişçi ihtiyacın varsa bu ihtiyacını 300 yıldır mal gibi düz mantık çalışırken kenara 3-5 koyduğun parayla niye karşılamıyosun diyerek çemkirerekten gaddarlık modumuza son sürat geri dönüyoruz. 

          Özet kısmına geri gelecek olursak bu tip kişilerden Allah hepimizi uzak tutsun ve korusun, bunlar gerçekten çok sağlam direnişçiler nasıl olsa birgün eninde sonunda gidecekler ama bunlar gitseler bile eski toprak olduklarından bi şekilde yine bi yerde denk getirip bulup buluşturup bir laf sokma girişiminde bulunacaklardır o yüzden bütün mağdur arkadaşlarıma tetikte beklemelerini her an bi yerden laf gelecekmişcesine kendilerini hazır tutmalarını temenni eder, minimum direnişçili olacak şekilde çalışma hayatlarında başarılar diler esenlikler sunarım efendim.


22.05.12

>iboyunku>

11 Mayıs 2012 Cuma

İlk yazı


            Bazen yazmak insanı gerçekten rahatlatır ben buna inananlardanım, belki de bu dönem kafamı rahatlatmaya çok ihtiyacım olduğundan yazarak kendimi daha iyi hissedeceğime inanarak blog yazmaya karar verdim, bu demek değildir ki bissürü yazılarım olacak durmadan yazıcam bu iş yürüyecek gidecek, belki bu yazı  ilk ve son yazımda olabilir..

               Herkesin hayatının dönüm noktaları vardır ve bazılarının bu dönüm noktaları birden fazladır, bende yaklaşık 50 gün önce hayatımın dönüm noktalarından birini yaşadım ve babamı kaybettim, bu yazdıklarımı kim okur kim okumaz bilmiyorum ama okuyup annesi ve babası sağ olanlar pekte anlayamayacaklardır ama benimle aynı acıyı paylaşanlar beni daha iyi anlayacaklardır..

                 Hayat gerçekten birçok acı ve tatlı sürprizlerle dolu ve insan yaşadığı sürece herşeyi görüyor, bir çok acıyı tadıyor ve herşeye rağmen yaşamaya devam etmeye çalışıyor ama ölüm diye birşey var ve herkes bunu bilerek ve farkında olarak yaşıyor fakat çok yakınının başına gelmeden kimse bu ölümün tam olarak nasıl bişey olduğunu kesinlikle anlayamıyor. Herkes gün geliyor bir yakınını kaybediyor ve bu kişi arkadaşımız eşimiz dostumuz tanıdığımız olduğunda kibarca telefon açarak başınız sağolsun yapılacak bişey varmı , benim yapabileceğim birşey varmı diye soruluyor ve karşı tarafta bunu kibarca sağol teşekkürler diyerek çeviriyor çünkü yaşanan acı gerçekten bu acıyı birebir yaşayan kişinin acısı oluyor ve bu acıyı kendi başına kabullenerek bununla yaşamaya devam etmek zorunda, bunu kimse başına gelmeden anlayamıyormuş gerçekten ve kibarca telefon edip hal hatır soran kişi sadece anlık olarak acıyı paylaşıyor ve daha sonra hayatına kaldığı yerden hiçbirşey olmamış gibi devam ediyor, bu olay bana ben babamı kaybettikten sonra kesinlikle kabul edilemez ve gayet sinir bozucu bir durum olarak geldi ama daha sonra şöyle düşündüm ben ne yaptım böyle bir durumda? Ne yazık ki bende şikayetçi olduğum durumun aynısını kendimin yaptığının farkına vardım ve insanlara hak vermeye çalıştım çünkü acıyı yaşayan benim yakınımdı ve ben onun acısını ne kadar paylaşabilirdim ama insanların bu gibi durumlarda sadece biraz daha hassas ve anlayışlı olmasının çok zor bişey olmayacağını düşünüyorum, yani başsağlığı ziyaretlerinin sadece 3-4 dk sürmesi, çoluğu çocuğu olan eş-dost ve akrabanın destek adı altında vefattan sonra 15 gün boyunca her gün acısını yaşamaya çalışan insanların evinde geceyarılarına kadar oturması ve çocuklarına ilgi gösterilmesini beklemeleri, bunlar zamanla değişir mi bilmiyorum ve acısı olanları ne kadar anlarlar bunu da bilmiyorum ama belki bu yazıyı okuyan aynı durumu yaşayanlar ve başsağlığı ziyaretine gidenler bu konuya biraz daha hassasiyet gösterebilirler düşüncesindeyim...

             Toplum olarak sıcak kanlı ve her zaman birbirimize destek olmaya meyilli insanlarız ama ben her zaman insanların ben böyle doğdum böyle yaşarım böyle gelmiş böyle gider modundan çıkmaları kendilerine bişeyler katma için çabalamalarından ve kendilerini aşmaya gayret göstermelerinden yanayım ve herkes biraz kendisine bişeyler katmak için çok azda olsa çabalasa gerçekten çok iyi şeyler olacağı düşüncesindeyim..

            Bütün bunları niye mi yazdım? Bütün bunları yaşanan trajedik bir olayda bu yazıyı okuyanlar ve tanıdıklarının birbirlerini uyarması ya da bu acıyı yaşayanların durumlarını daha iyi anlayabilmeleri için yazdım, sadece 1 kişi okusa ve o kişi bunu 1 kişiye bile söylese ben kendimi gerçekten iyi hissedeceğimi düşünüyorum...


Sevgi ve saygılarımla.

>  iboyunku >